Yayımlanan ilk şiiri olan”Yad” ile her ne kadar gözlerini çocukluğuna çevirdiyse de onun gelecekte meşgul olacağı konuları daha sonra yazdığı şiirlerine bakarak anlamak kolaydır. Yad ile çocukluğunun geçtiği Ankara’da yaşadığı güzel günleri bir anlamda yad eder. Derin bir özlem hissinin izlerini gördüğümüz 'YAD', Turgut Uyar şiirine giriş niteliği taşır. Bu şiiri ilk olarak 1947 yılında Yedigün dergisinde yayımlanır. Ardından katıldığı Kaynak dergisinin açtığı bir şiir yarışmasında Arz-ı Hal ile ikinci olur. Arz-ı Hal’de Allah’a seslenen Uyar, "Benim gibi kulun çok dünyada, Allahım!.. Eğer bilmiyorsan işte, haberin olsun. Ekmek derdi, aşk derdi unutturdu seni. İnsan hatırlamıyor dün ne yediğini. Zaten yediğimiz ne ki hatırda dursun? Benim gibi kulun çok dünyada Allahım!..” der.
Yaşamı boyunca bir çok şiir yazdı. Çoğunlukla ölüm, yalnızlık gibi konuları işledi. En yoğun yaşadığı duygular bunlar olmalı. Dönem dönem toplumsal ve siyasal mesajları içeren şiirler de yazmasına rağmen politik bir yazar olduğunu söylemek güçtür. “Açlık çoğunluktadır”, bu şiirlerin başında gelir.
“İşte o zaman diyorum ki -
Gelişin şen olsun senin
Her şey esirgesin seni
Çünkü açlık çoğunluktadır
Ve ezecektir gücüyle dünyayı
İkimize bir aşk elbette yetmez
Türlü şeylerin savunulduğu
Diriliğe eşitliğe yokluğa
Artık ayıp olan tokluğa
Çünkü açlık çoğunluktadır açlık”
Şiir boyunca küresel sisteme yönelik yaptığı eleştirilerini son dizelerinde umut ve değişim isteğiyle noktalar. Uyar’ın zorlayıcı bir yaklaşıma sahip olduğunu birçok şiirinde görmek mümkündür. Ölümünden önce Enver Ercan’a verdiği bir mülakatta bunu şöyle ifade eder:
“Ben şiirde ustalaşmaya korkulu olarak bakmıştım. Hala aynı kanıdayım. Şiirde ustalığı bir kolaylık olarak düşünemez miyiz? “Ben ne yazsam şiir olur kuruntusunu? “Söylemek istediğim her şiire, şiire yeni başlamanın titremesiyle yaklaşmak. Şiirimiz, ustalığına inanmış nice ünlü şairin kendisinden çektiği kopyalarla doludur. Asıl ustalaşma, belki de tehlikenin ayrımına varıldığı anda başlar. Bunun da korkulacak yanı yoktur."
Yani şiir de bütün yaşamında olduğu gibi bir mücadele alanıdır. Daha iyiyi üretmek için daima bir şavaş halindedir. Yaşamı anlamaya çalışmaktır asıl derdi. Tuhaf denebilecek bir buhran hissedilmesine karşın, yok oluşun yeni bir varoluş olduğunu hissettirecek kadar gerçekçi ve umut doludur. Bunu ilk şiirlerinden son şiirlerine kadar gözlemlemek mümkündür.
Peki “Uzak kaderler için” şiirini yazarken bir parkta mıydı? Belki uzun bir süre orada oturdu. Etrafı izledi. Hayatını gözden geçirdi. Belli ki evliliğinden, hayatından biraz sıkılmıştı. Dayanamadı:
“Bir gün, bir yağmurla garip garip
-Çoluğu çocuğu terk edeceğim.-
Bir sevgiyle doymayacak kalbim, anladım
Alıp başımı gideceğim.“ dedi.
Bir süre sonra ilk eşinden boşandı. İlk evliliğini annesinin istediği üzerine Yezdan Şener ile 1946 yılında yaptı.1966 yılına kadar sürdü. Üç çocuğu oldu. Pek mutlu bir aile hayatı olmadı anlaşılan. Dediği gibi yaptı. Çoluğu çocuğu bırakıp gitti. İkinci evliliğini ise 1969 yılında Türk öykü yazarı ve çevirmen Tomris Uyar ile yapmıştır. Bu evlilikten de bir çocuğu olmuştur. Tomris Uyar ile ölene kadar evli kaldı. Sirozdan aramızdan ayrıldı.
Ölüme dair konuşmalar şiirlerinin ilkinde şöyle dedi:
“Ölüm bir hatıra gibidir insanda; Kâh hatırlanır, kâh unutulur. Fakat bir gün, bir gün nihayet Gözle görülür elle tutulur…
Şimdi taştan çıkardığım ekmekle, Çorba içmedeyiz sıcak sıcak. Fakat yarın kim diyebilir ki Turgut,Hatıra olmayacak?..”
Turgut Uyar'ın babası Hayri Bey'dir. Hayri Bey, orduda harita binbaşısı olarak görev yapmıştır. Hattatlık yapan Hayri Bey, Ankara'nın ilk Latin alfabesiyle yazılan sokak levhalarını uzun süreler çalışarak tamamlamıştır. İşinden 1931 yılında emekli olmuş ve ailesini de yanına alarak İstanbul'a taşınmıştır.
Turgut Uyar, babasının mesleği nedeniyle çocukluğunda birçok şehirde yaşamıştır. Hüzünlü bir çocuk olan Turgut Uyar bu durumunu “Hüzünlü bir çocuktum. Nedense hep ağlamaya hazır. Ağabeyim bana sataştıkça annem ‘Yapma oğlum, o içli bir çocuk’ derdi ona.” sözleri ile anlatmıştır. Aynı zamanda edebiyata da meraklı bir çocuk olan Turgut Uyar, ilk şiirlerini küçük yaşta kaleme almaya başlamıştır. “Daha ilkokulda vezin ve kafiyeden haberim olmadığı çağlarda manzumeler yazardım. Sonra ortaokul ve lise devresinde boyuna yazdım. Günde üç beş şiir, haftada on beş, günde bir roman yazıyordum. Ama ne şiirler, ama ne romanlar. Bazen bir romanı bitirmeden sıkılır, öbürüne başlardım. Sonra ikisini birden yazardım. Bu yüzden o güzelim romanların çoğu yarım kaldı. Roman yazarken sıkılırdım.”
Çocukluğunda yatılı eğitim görmüş olan şair Turgut Uyar, bu nedenden dolayı da mutsuz bir çocukluk geçirmiştir. Yatılı eğitim hakkında "Asker okullarında hiç mutlu olmadım. Genellikle yatılı okullarda mutlu olan çocuk yoktur sanıyorum. Başkalarının, hatta somut başkalarının değil de, hiç kavrayamadığım bir otoritenin belirlediği ve çoğu zaman saçma bulduğumuz bir şeyler yaşamak…" sözlerini söylemiştir.
Turgut Uyar, yeni şiirin öncülerinden kabul edilen bir yazardır. "Dünyanın En Güzel Arabistanı" adlı eseri ile Türk edebiyatında yeni bir akımın temsilci ve öncüsü olmuştur. Turgut Uyar, gerçekçi ve zengin imgelere sahip olan uzun ve geniş soluklu dize ve anlatım tarzı ile öne plana çıkmıştır. Şiirleri öyküleme, iç konuşma, bilinçaltının çağrışımları ve düzyazı cümlesine benzeyen dizelere sahiptir. Anadolu’da askerlik yaptığı dönemde yazdığı ilk şiirlerindeki tiplemeler ise bireyin yalnızlığını, sıkıntılarını yansıtan şiirlerdir.
Turgut Uyar'ın eşi Tomris Uyar ise şairin yazarlığını “Turgut Uyar’ın şiir girişimini Türkiye’de yapılmış en önemli girişimlerden biri sayıyorum. Şairane şiir yazmaya karşı olup başka bir şairanelik, başka bir şiirsellik keşfetmesine hep hayranlık duymuşumdur. Büyük bir çaba olarak görüyorum. Yerini bulup bulmadığından emin değilim ama çok taklidi var. Tavlayıcı şiir yazmaya son derece karşıydı. Şiirle savaşan, şiiri savaş malzemesi haline getiren bir şiir görüşünü, dünya görüşü içinde halletmeye çalışan bir şairdi.” sözleri ile anlatmıştır.
Genç yaşta aramızdan ayrılan şair Turgut Uyar’ın mezarı, İstanbul’da bulunan Aşiyan Mezarlığı’ndadır. Bütün şiirlerini Büyük Saat isimli kitabında toplamıştır.
Yazdır
Önceki sayfa
Sayfa başına git
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |