Ve beklenen oldu. İran, İsrail’e misilleme saldırısını gerçekleştirdi. Geçen haftalardaki bir yazımda Haniyye suikastinin 1. Dünya Savaşı’nı başlatan Avusturya Arşidük’üne yapılan suikast ile aynı sonuçları doğurma ihtimalinden bahsetmiştim. İsrail de bu misillemenin sonuçları olacağı açıklamasını yaptı. Artık Ortadoğu bir İran—İsrail savaşına gebe. Aslında İsrail uzun süredir İran’ı harekete geçirme çabasındaydı. Zira çatışmayı Ortadoğu’nun bütününe yaymak istiyor.
Biden aynı akşam bölgede bulunan Amerikan kuvvetlerine İsrail’i korumaları için talimatını verdi. Şimdi sorular şunlar; savaş İsrail’in hedeflediği gibi bölgeye yayılır mı? Dünya savaşına dönüşür mü? Yoksa karşılıklı füze misillemeleri ile devam edip bir Gazze ateşkesi ile biter mi?
***
Cevaplanması bu dönemde gerçekten zor sorular. Ancak şu kesin, hangi seçenek gerçekleşirse gerçekleşsin bu çatışma kolay kolay bitmeyecek. İsrail kendi hedeflediği kalıcı sonuçları elde etmeden saldırıları bitirmeyecek, geleceği belirsiz yapan da bu. İsrail nereye kadar gidecek (veya Amerika nereye kadar izin verecek), şimdiye kadar sıcak savaştan kaçınmaya çalışan İran, İsrail ile uzun sürebilecek bir savaşı göze alacak mı? Şüphesiz bu olası savaşın seyri Rusya ve Çin’in tutumları ile de bağlantılı olacaktır.
***
Bizim sormamız gereken soru ise; Türkiye olarak ne yapacağız? Bölgesel bir savaşın artık neredeyse kesinleştiği bir ortamda Türkiye hamaseti bırakıp, aklı selim bir politika belirlemek zorunda. Filistin’i savunmak elbette insanlık ve siyasi duruş gereği anlaşılabilir. Ancak sıcak savaşı ya da yakıcı etkilerini ülke topraklarına çekecek söylem ve hareketlerden de uzak durulmalı.
Bu yazıyı hazırladığım dakikalarda aldığım haber bizim için asıl dikkat etmemiz gereken tehlikenin habercisiydi; İsrail’in Lübnan’a başlattığı kara harekatı nedeniyle Mersin limanından onlarca Lübnan’lı Türkiye’ye giriş yaptı.
Yani olası bölgesel savaş yeni bir göç dalgasını da tetikleyecektir. En öncelikli olarak buna hazırlık yapılmalı. Güvenli liman olarak görülen Türkiye’nin yeni bir mülteci akınını yüklenme şansı yok. Üstelik bölgesel savaş başlarsa kısa süreceğini düşünmüyorum. Uzun süreli yeni bir ev sahipliği Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal olarak kaldırabileceği bir durum değil. Birden bire kendimizi dışarıdan bir ateş çemberinin ortasında, içeride ikinci göç dalgasının yarattığı kaosla karşı karşıya bulabiliriz.
***
Şunu unutmamak lazım, ülkemiz Ortadoğu’dan son çıkış. Buradan sonra gidecek yer yok. Avrupa’nın şimdiye kadar ki tutumu ve son siyasi gelişmelere bakıldığında sığınmacı akınında bir rol üstlenme ihtimali yok denecek kadar az. Bu yüzden olası sığınmacı sorununa profesyonel bir yaklaşımla çözüm üretilmeli. Bugüne kadar uygulanan politikalarla devam edilirse korkarım sıkıntılı günler geçirebiliriz. Yeni bir toplumsal gerginliği Türkiye taşıyacak durumda değil. Dolayısı ile olası bu savaş, ülkemiz adına öncelikle bu açıdan ele alınmalı.
Türkiye yıllardır Ortadoğu’nun sığınılacak güvenli limanı oldu, evet. Ancak alınacak yanlış kararlar sonucu yaşanabilecek iç karışıklıklar ve içinden çıkılmaz ekonomik darboğazlar ile zarar görecek olursa şundan herkes emin olsun, Türkiye artık hiç kimse için güvenli bir liman olarak kalmayacak.
Yazdır
Önceki sayfa
Sayfa başına git
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |