CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KRT TV’de Zafer Arapkirli’nin sorularını yanıtladı.
“10 MİLYONU AŞKIN İŞSİZİMİZ VAR”
Konuşmasına 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü mesajıyla başlayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
* 1 Mayıs aslında uzun mücadelelerden sonra elde edilen bir bayram. Dolayısıyla emeğin, alın terinin, çalışanların, emek harcayanların bayramı. Bu bayramın, bayram havasında içinde kutlanılması benim en büyük arzum.
* 10 milyonu aşkın işsizimiz var. Hak talebinde bulunanların cezalandırıldığı bir süreci yaşıyoruz. Bütün bunlara rağmen hiç kimsenin umutsuz olmasını istemem. Nasıl olsa bütün bunların tamamı değişecek. Gerçekten çalışanların iş güvencesi, sendikaları olacak.
* Sendikalar gerçek anlamda sendika olacak. Bir kişi haksızlığa uğradığı zaman yeri geldiğinde sendikalar, sivil toplum örgütleri, siyasi partilerin yetkileri o haksızlık karşısında seslerini daha güçlü bir şekilde duyurabilecekler. En büyük arzum bu. Bunları yapacağız. Dolayısıyla kimse umutsuzluğa kapılmasın.
“BUNLARA ASLA VE ASLA İZİN VERMEMEK GEREKİYOR”
1 Mayıs kutlamalarındaki polis müdahalesine değinen Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
* 1 Mayıs’ı şöyle veya böyle kutlamak isteyenlere sarayın talebi üzerine şiddet uygulandığını görüyor, tanık oluyoruz. Bunlara asla ve asla izin vermemek gerekiyor demokrasilerde. Ama bizim ülkemizde demokrasi yok.
* Çiçeği burnundaki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da ‘1 Mayıs bayramı demokrasilerde kutlanılır’ dedi. Bizde demokrasi, hak, hukuk yoksa kutlanmaz anlamına geliyor. Sayın bakan da ülkenin demokrasi olmadığını bir anlamda tescil etmiş oluyor.
“TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ ASKIYA ALINMIŞTIR”
İzmir’de polisin ters kelepçeyle gözaltı sırasında, ABD’de infial yaratan George Floyd’un ölümünü anımsatan bir fotoğraf karesinin ortaya çıkması sonrası Emniyet Genel Müdürlüğü’nün toplumsal olaylarda vatandaşların cep telefonuyla çekim yapmasını yasaklayan genelge yayımlamasını değerlendiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
* Bu genelge şu anlama geliyor: Türkiye’de demokrasi askıya alınmıştır, Anayasa askıya alınmıştır, hak ve özgürlükler askıya alınmıştır. Bunu bütün dünya duysun.
* Aslında bu genelgenin amacı o. Bu ülkede demokrasinin olmadığını kanıtlayan bir delil ararsanız bu genelgeyi gösterirseniz en büyük delil bu.
* Ne demek fotoğraf çekilmesin? Fotoğraf çekmek benim hakkım değil mi? Keyfinize göre genelge yayımlıyorsunuz.
* Amerika’da görevli bir polis, Amerikalı bir vatandaşın boynuna basarak ölümüne yol açtı. Orada çekilen bir fotoğraf en azından o kişinin veya yakınlarının hak talebinde bulunmalarına yol açtı. Ellerindeki en ciddi delil o fotoğraftı.
* Adaleti tecelli edecek fotoğrafları dahi çektirmiyorsunuz. Bu ne demektir? ‘Kim adaleti aramaya kalkıyorsa ben ona gösteririm’ demektir.
“İÇKİ YASAĞINI DOĞRUDAN DOĞRUYA ESNAF AÇISINDAN GÖRÜYORUM”
Alkollü içki satışının tam kapanmada yasaklanmasına ilişkin konuşan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
* Ben işi içki yasağı veya başka bir yasaktan değil doğrudan doğruya esnaf açısından görüyorum. Bu esnafın yetkisi var, dükkanını açıyor, satış yapıyor, çoluk çocuğunun nafakasını sağlıyor.
* Dükkanı kapat diyorsanız ki haklılar, pandemi döneminde kapanması lazım, o zaman sosyal devletin devreye girip ‘Evet dükkanını kapat, evde otur dedim ama ne sen ne de ailen asla açıkta kalmayacaksınız, senin güvencen sosyal devlettir.
* Sen bu devlete her zaman, her ortamda yasalara uygun olarak vergini ödedin. Şimdi sen gelir elde edemez durumdasın. O zaman dükkanı kapatıyorsan yiyeceğini, içeceğini her şeyini sağlayacağım. Sosyal devlet senin arkanda olacak’ demesi lazım. Ben olaya böyle bakıyorum.
* Olayı saf, dar bir alana sıkıştırmak doğru değildir. Manavı da, bakkalı da simitçisi de büfecisi de bütün bunların hepsi perişan vaziyetteler. Nerede bu sosyal devlet? Özel hayatın gizliliği esastır. Bu sadece bir içki olayı da değildir.
* Kişinin özel yaşamıyla ilgili devlet müdahale edemez. Hangisine uydular ki buna uysunlar… Fotoğraf çekmeyi yasaklıyorlar.
“BU BİR CİNAYETTİR, CİNAYETE YOL AÇANLAR SARAYDA OTURANLARDIR”
‘Lebaleb’ kongrelerle insanların hayatının tehlikeye atıldığını, salgının bu hale gelmesinde AKP kongrelerinin olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
* İnsanların hayatını tehlikeye attılar. Binlerce insanımız hayatını kaybetti. Kongreler yaptılar. Yazıktır, günahtır.
* Çifte standart uygulayan bir devlet yapısı ortaya çıkardılar. Vatandaş ayrı, AK Parti ayrı. Vatandaşa niye kuralına göre maske takmadın diye ceza yazıldı. Kendileri maskesiz kongreler yaptılar, lebaleb doldurdular. Binlerce insan hayatını kaybetti. Orada hiçbir ceza yok. Sorumluluk bile duymadılar. İnsanların hayatını tehlikeye attılar.
* Bugün eğer yeniden sokağa çıkma yasağı geldiyse yaptıkları kongreler nedeniyledir. Yazık günah değil mi bu ülkenin insanlarına? Yahu bunlarda vicdan, ahlak var mı? İnsanın hayatını tehlikeye atıyorsun, o insanı yok sayıyorsun, ‘Ölebilirsin’ diyorsun. ‘Yeter ki gel beni kongrede alkışla, benim gururumu, kibrimi oksa, insan ölebilir, yok olabilir’… Böyle bir devlet yönetimi olur mu?…
* Günlük ölüm sayıları 390’a çıktı. Bu bir cinayettir. Cinayete yol açanlar da bunlardır. Sarayda oturanlardır. Aşı olsa bu kadar ölüm olmayacak. Nerede bu aşı? Sağlık Bakanı ayrı telden çalıyor. Saray ayrı telden çalıyor… Yok efendim ‘aşı sıkıntımız var’. Ben böyle bir sıkıntıyı kabul etmiyorum. Beyefendi senin kabul edip etmememene mi bağlı aşı?
* Yandaşına aşı yaptırdın. Vatandaş, fakir fukara aşı olmasa da olur, ölürlerse ölsünler diye bir devlet anlayışı olur mu? Bunların gözünde insan hayatının hiçbir değeri yoktur. Herkes ölebilir, yeterki onlar sağ kalsınlar. Bir avuç azınlık Türkiye’ye tahakküm ediyor.
“SARAY OHAL İLAN EDİLSİN İSTİYOR”
* CHP neden kitleleri mobilize etmekten çekiniyor, sokakta topluca eyleme sevk etmekten çekiniyor?” sorusunu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Sarayın da tam istediği bu. ‘Olaylar çıksın. Ben polisleri görevlendireyim. Çok sayıda insan hayatını kaybetsin, şiddete uğrasın. Ben OHAL ilan edeyim ve devleti yöneteyim.’
* Bugünkü gösteriler (1 Mayıs gösterileri) anayasal hak değil mi? Gidecek Taksim’de 1 Mayıs’ı kutlayacak. Kalabalık da değiller… Bunların elinde silah ve sopa yok ama iktidarın, sarayın saldırısına uğruyorlar.
* İstiyor ki biz sokağa çıkalım, istiyor ki kitleleri harekete geçirelim, istiyor ki ben onların üzerine güvenlik güçlerini göndereyim, istiyor ki çok sayıda kişi hayatını kaybetsin, istiyor ve diliyor ki bunlar olsun ben OHAL ilan edeyim, parlamentoyu da kapatayım, kanun hükmünde kararnamelerle devleti yöneteyim…
* Kitlenin böyle bir talebi, kimin var bilmiyorum. Ama böyle bir talebi herkes kafasından silsin. Sandık gelecek. Demokratik yollarla bir otoriter rejimi yolcu edeceğiz.
* Sandık her zaman gelebilir. Çünkü devleti yönetemiyorlar. Artık sokaktaki vatandaş da bunların devleti yönetemediğini gördü. Sanayici de, tüccar da, küçük ve orta boy işletmenin sahibi de gördü. Çekle ilgili bir yasal düzenleme yaptılar, devleti kilitlediler.
* Kanuna aykırı genelge çıkarıyorlar da hiç değilse yaptıkları hatayı gidermek istiyorlar. Devlet yönetmesini bilmiyorlar. Bir devlet nasıl yönetilir bilmiyorlar. Akılla mantıkla bir devletin yönetilmesi gerektiğini bilmiyorlar.
“HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR”
‘Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’a niye sahip çıkma gereği duydunuz?’ sorusunu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Benim dostum olur veya olmaz, benimle aynı düşünceyi paylaşır veya paylaşmaz ama birisi kalkar birisine haksızlık yapar ve ben o haksızlık karşısında susarsam o zaman ben insan olamam. O zaman siz dilsiz şeytan olursunuz” dedi.
“Bu insanlara haksızlık yapıldığına mı inanıyorsunuz?” sorusuna “Evet” diye yanıt veren Kılıçdaroğlu, “Neden bu kadar uzun süre içerde kaldılar? Ama bazıları, ellerini kollarını sallayarak geziyorlar hala. Sadece onlar değil, şu anda Selahattin Demirtaş da, Osman Kavala da askeri öğrenciler de dahil olmak üzere pek çok haksızlıklar var ve bunlar boşu boşuna içerde yatıyorlar” ifadelerini kullandı.
“AK PARTİ’YE OY VEREN VATANDAŞ DA BUNUN FARKINDA”
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
* Eninde sonunda bu sandığı getirecekler, hep beraber buna kilitlenmek zorundayız. Demokratik yollarla Saray iktidarını yollayacağız. Bu ülkeyi insan gibi yönetmek, adaletle yönetmek, birlikte yönetmek istiyoruz diyeceğiz.
* Türkiye Cumhuriyeti devleti bir kişinin iradesine teslim edilemez diyeceğiz. Devleti yöneten kişi şu anda Türkiye’nin en temel milli güvenlik sorunudur. Kendi mal varlığı hesabı üzerinden tehdit ediliyor ve sessiz kalıyorsa, ülke için milli güvenlik sorunudur. Geldiğimiz nokta budur. Ak Partiye’ye oy veren vatandaş da bunun farkında.
“İLK KEZ OY KULLANACAK 6 MİLYON 300 BİN GENÇ DEMOKRASİYİ GETİRECEK”
* ‘Eğer bu yüzükten başka bir şey bulursanız, bilin ki Recep Tayyip Erdoğan hırsızlık yapmıştır’ diyordu ya… Hangi yüzükten bahsediyoruz beyefendi?
* 50 bin Avro’luk çanta taşınıyor şu anda. Bunların hepsini vatandaş biliyor. O yüzden çok büyük eylemler, şunlar bunlar değil, hep beraber sabırla bekleyeceğiz. Bu sandık gelecek ve biz oyumuzu kullanacağız.
* Dünya siyaset tarihine güzel bir armağan bırakacağız. Bu armağanı bırakacak olanlar bu ülkenin gençleri. İlk kez oy kullanacak 6 milyon 300 bin genç. 6 milyon 300 bin genç otoriter rejime son verip demokrasiyi getirecekler bu ülkeye. Gerçek anlamda demokrasiyi getirecekler.
* Artık o gençler tweet atarken başıma bir şey gelir mi diye düşünmeyecek. 1 Mayıs’ı kutlamak istediğinde başına bir şey gelmeyecek. Devleti yönetenleri en ağır eleştirileri sosyal medyada rahat yapabileyim dediği zaman bilecek ki başına bir şey gelmeyecek.
* Şunu da bilecek: Ben o yöneticiyi eleştirirken, benim eleştirilerimi devletin tepesindeki kişi dikkate alıp kendisine çeki düzen verecek. İşte demokrasi bu.
BABACAN VE DAVUTOĞLU İLE İTTİFAK SORUSU
“Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu ile birlikte nasıl ittifak sağlayacağınızı düşünüyorsunuz?” sorusunu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
* Eğer kin ve öfkeyle hareket ederseniz devleti yönetemezsiniz. Devleti yönetmek için basiretli ve sağduyulu olmak zorundasınız. Geçmişin hatalarından ders çıkarıp geleceğe toplumu umutla yönlendirmeniz gerekir. Devleti yönetmek budur.
* Devleti yönetmek kızgınlıkla, intikam duygusuyla, öç alma duygusuyla önyargıyla olmaz. Geçmişte herkesin eksiği veya fazlası olabilir. Yüzde yüz bildiğim bir şey var. Süleyman Şah türbesi buraya gelmişse sorumlusu tepede oturandır. En tepedekini görmüyor, aşağıdakini görüyorsunuz. Sorumlu kim? Yukarıda oturan değil mi?
* Hangi görevde olurlarsa olsun her işin bir sorumlusu vardır. 5 tane sorumlu olmaz. Bir ana sorumlu vardır. Erdoğan’dan habersiz Süleyman Şah türbesinin gelebileceğini düşünüyor musunuz? Sayın Davutoğlu istifa ettiği gün başbakanlıktan onun hakkını yine ben savundum. Hangisi olursa olsun hakkını savunurum.
* Halkın oyuyla gelmişse oraya, bir telefonla şu veya bu şekilde alamazsın görevden. Melih Gökçek de istifaya zorlandığı zaman aynı şekilde onun da hakkını savundum. Devleti yönetmek istiyorsanız adaletli davranmak zorundasınız. Adalet, kişiye ve ortama göre değişmez. Adalet vicdandır.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |