Milli Mücadele zaferinin ardından Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ülkenin yüzünü aydınlanma ve demokrasiye çevirdi. Bunun için atılan en önemli adım Cumhuriyet’in ilanı oldu. Atatürk, parçalanmış bir imparatorluktan, tüm dünyanın saygı duyduğu, çağının ilerisinde bir devlet kurdu. Anadolu işgal altındaydı. Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a adım attı, kurtuluş ateşini yaktı. Zafer üstüne zafer kazandı. Bir yandan da Cumhuriyet’e giden yolun taşlarını döşedi. Nutuk’taki ifadesiyle Milli Mücadele kazanılana kadar Cumhuriyet’i “vicdanında milli bir sır” olarak sakladı. Cumhuriyet kelimesini hiç kullanmasa da attığı her adımla Cumhuriyete ve millet egemenliğine vurgu yaptı.
1919’da yayınlanan Amasya Genelgesi’nde “milletin istiklalini yine milletin azmi ve kararı kurtaracaktır” ifadeleri yer aldı. Erzurum Kongresi’nde “milli irade”nin altı çizildi. Cumhuriyet’in ilanı için ilk adım ise 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışı oldu. Meclis’e padişahın temsilcisinin atanmasına karşı çıktı. “Meclisin üstünde güç” yoktur kararı alındı. Yeni bir anayasa hazırlandı. Anayasanın ilk maddelerinde “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” denilerek Cumhuriyete işaret edildi. 1923’te ise sıra; Cumhuriyet’in ilan edilmesine gelmişti.
Tarih: 28 Ekim 1923... Devlet, bir hükümet kriziyle karşı karşıyaydı. Mustafa Kemal; İsmet İnönü, Kazım Özalp, Fethi Okyar, Ruşen Eşref Ünaydın, Fuat Bulca, Kemalettin Sami ve Halit Karsıalan’ı Çankaya Köşkü’nde yemeğe davet etti. Atatürk, o geceyi şöyle anlattı: “Yemek sırasında ‘Efendiler! Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz’ dedim. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim.”
Kağıt kalem İsmet İnönü’nün elindeydi. Atatürk, metne önce şunu yazdırdı: “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyet’tir.” Cumhuriyet’in ilanına artık saatler vardı.
Tarih: 29 Ekim 1923...
Hükümet krizi sorununu çözmesi için Mustafa Kemal Meclis’e çağrıldı. Teklifi Cumhuriyetin ilan edilmesiydi.
Saat 18.00...
Meclis toplandı. Genel Kurul sıralarında 158 milletvekili vardı. İzleyici sıraları da hınca hınç doluydu. İnönü, Meclis’e anayasanın birinci maddesinin değiştirilmesi teklifini sundu. İnönü, “Millet hakimiyeti fiili olarak eline almıştır. O halde bunu hukuki olarak dile getirmekten neden çekiniyoruz?” diye seslendi. Teklif oy birliğiyle kabul edildi. Bütün milletvekilleri ayağa kalktı, üç kez “Yaşasın Cumhuriyet”, “Yaşasın Mustafa Kemal” diye bağırdı...
Saat 20.45...
Cumhuriyet ilan edilmişti. Sıra ilk Cumhurbaşkanı’nı seçmeye gelmişti. Kapalı oylama yapıldı. Aslında aday da yoktu. Oturuma katılan 158 milletvekilinin aklında tek bir isim vardı.. Mustafa Kemal oybirliğiyle Cumhurbaşkanı seçildi. Alkışlar arasında kürsüye çıkan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, şu konuşmayı yaptı:
“(...) Milletimiz kendisinde var olan vasıfları ve değeri, hükümetin yeni adıyla medeniyet dünyasına çok daha kolaylıkla gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri arasında tuttuğu yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir. Arkadaşlar; bu yüksek rejimi yaratan Türk milletinin son dört yıl içinde kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere kendini gösterecektir. (...) Daima milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve galip olacaktır.”
Saat 22.00...
Meclis’in önünde toplanan vatandaşlar Mustafa Kemal’i büyük sevgi gösterisiyle karşıladı. Yurdun dört bir yanında 101 pare top atışı yapıldı. Bağımsızlığın simgesi Cumhuriyet, milletin en büyük bayramı oldu. Tüm unutturma çabalarına ve kısıtlamalara rağmen 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı her yıl artan bir coşkuyla kutlandı ve kutlanacak. Atatürk’ün en büyük eseri, milletine emaneti Cumhuriyet ilelebet yaşayacak...