SONKALE TV canlı yayınında gazeteci Mustafa Akbaş'ın konuğu olan Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, 5 Kasım'da yapılacak büyük kurultay öncesi CHP'deki değişim tartışmalarıyla ilgili flaş açıklamalar yaptı.
İstanbul İl Kongresi'ndeki sonucu değerlendiren ve genel başkan adayı Özgür Özel'e tam desteğini açıklayan Başkan Tugay, "Nerede bu ülkenin gençleri, nerede bu partinin gençleri? Ne oldu bunlara? Ülkenize bugün sahip çıkmayacaksanız ne zaman çıkacaksınız? Bu ülkenin hiç mi çaresi yok. Aslanlar gibi bir Özgür Özel ve onunla mücadele edenler var. Ekrem İmamoğlu da böyle... Bugün ülkede doğru şeyler olsun diye mücadele ediyorlar. Destek olmak zorundasınız" dedi.
"TOMBALADAN ÇIKMIŞ BİR ADAM DEĞİLİM"
CHP'de örgütten gelen bir belediye başkanı olduğuna vurgu yapan ve partisindeki kongre süreçlerine değinen Başkan Tugay şunları söyledi:
"İzmir'de il kongresinde bir duruşum vardı. O duruşun gereği olarak konuştuğumuz insanlarla beraber hareket ettik. Ona göre il başkanı, yönetimi, kurultay delegasyonu seçildi. Bundan sonra önümüzde kurultay var. Ben de kurultay delegelerinden biriyim. Karşıyaka'nın, Türkiye'de Cumhuriyet Halk Partisi'nin en fazla adının anıldığı kentlerden bir tanesinin belediye başkanıyım. Örgüt yapısı en güçlü olan ilçenin başkanıyım. Cumhuriyetle, Atatürk'le Cumhuriyet Halk Partisi'yle özdeşleşmiş bir yer Karşıyaka. Biz bununla gurur duyuyoruz. Ben bir sivil toplum kuruluşundan atanarak gelmiş bir belediye başkanı değilim. Ben örgütten gelen biriyim. İl yönetimi içerisinde görevlerim oldu, iki dönem ilçe başkan yardımcılığı yaptım. Pek çok seçimde farklı pozisyonlarda idari görevlerle süreç yönettim. Cumhuriyet Halk Partisi'nin hem Karşıyaka'daki hem de İzmir'deki örgütünün bir parçası olarak bu göreve geldim. Tombaladan çıkmış bir adam değilim. Siyasi duyarlılıklarımızın olması doğal. Parti içerisindeki sıkıntıyla ilgili hassasiyet göstermemiz çok doğal. Bunu lütfen kimse yadırgamasın. Ben bürokrat bir belediye başkanı değilim, siyasetten gelen biriyim.
"PARTİ ÖRGÜTÜNDE ŞAŞKINLIK VAR"
Çok da hevesli olduğum falan yok. 'Değişim konusunu en çok ben konuşayım, ben öne çıkayım' diye bir çaba içerisinde değilim. Parti örgütümüz içerisinde bir şaşkınlık, kararsızlık, tedirginlik hali var. Birileri tarafından ürkütülüyorlar. Değişim korkusu veriyorlar. Böyle bir durumda birilerinin doğruları savunması, 'Kral çıplak' diyebilmesi lazım. Mecbur kaldığım için bu konuda konuşma ihtiyacı hissettim. Biz Cumhuriyet Halk Partiliyiz. Başka bir partinin lehine bir şeyden bahsetmiyoruz. Kendi partimizin daha iyi olması için bir şeyler söylemeye çalışıyoruz. Mücadelemiz Cumhuriyet Halk Partisi ve Türkiye'nin geleceği içindir. Türkiye'nin sorunlarını çözmeli diye yürüdüğümüz bir yol bu. Yoksa koltukta gözümüz yok. Hepsinden feragat etmeye hazırım. Türkiye'nin daha kötüye gitmesi, özellikle aydın insanlarının vebali, sorumluluğudur. O sorumluluktan kendimi ayrı tutamam. Bunları duymuyorum, görmüyorum gibi bir tavır içinde olamam.
"İTTİFAKA MECBUR MUYDUK?"
Bütün Cumhuriyet Halk Partililer'e soruyorum. 10-15 yıl içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin başarılı olduğunu, hedeflerine ulaştığını iddia edebiliyor muyuz? Bu son seçimde halkta yaratılan kırılmayı görmeyen var mı? Halkın bizden ne beklediği belli değil mi? Beklenen değişimi gerçekleştirmezsek yerel seçimde başarılı sonuç alabileceğimizi iddia eden var mı? Kötü sonuç alacağımızı göre göre bile bile niye o noktaya gidelim. Değiştirme, düzeltme şansımız varsa neden gitmeyelim? Mecbur muyuz biz başka partilere gidelim. 'Ne olur bize gelin ittifak yapalım, kazanalım' diye söyleyelim. Buna mecbur muyuz? Bu konu parti üyelerinin içini sızlatmıyor mu? Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kimi aday göstereceğiz? Bunun cevabını verebilen biri söylesin. Aynı genel başkan, aynı MYK, aynı siyaset devam mı etsin?"
"TOPLUM SAMİMİ SİYASET BEKLİYOR"
Toplumun CHP'den farklı beklentileri olduğunu söyleyen Başkan Tugay şöyle devam etti:
"Partilerden samimi, halka yakın ülke sorunlarını çözmeye yakın, ideolojisi net olan siyaset talep ediyor. Bizlerden bunu istiyor. Demokrasi adını verdiğimiz bir rejimimiz var güya. Adı demokrasi... Bizim gördüğümüz uygulamalı olan tek şey belli aralıklarla ortaya bir sandık konulması ve ona zarf atılması. Oysa demokrasi her gün yaşanan bir şeydir. Ülkede iktidar yaptığınız insanlar halkın hakkını gasp ettiği zaman, kamunun hakkını kaybettiği zaman, uluslararası politikada ülkenin aleyhine şeyler yaptığında gerektiğinde sivil toplum kuruluşlarıyla yargı üzerinden, parlamenter sistem üzerinden yanlışa dur diyebilmesidir. Gerçek demokrasi budur. Gazetede okudum. 10 yaşında bir çocuğa özel bir yurtta aylarca tecavüz edilmiş. Bunu orada yurdun görevlilerinden biri yapmış. Yeni fark edilmiş, yurt kapatılıyor vesaire. Buradan geriye sararak bakmamız gereken şeyler var. 10 yaşındaki çocuğun bir yurtta kalmasının ve o yurdun denetimsiz olmasının sorumlusu kim acaba? Buna bir toplum tepki göstermiyorsa biz demokrasiyi anlamamış bir toplumuz demektir. 5 senede bir sandığa oy atarak demokrasi işletilmez."
İTTİFAK ÇELİŞKİSİ!
Özgür Özel'in genel başkan adaylığını yorumlayan ve CHP'nin seçim sürecindeki parti politikalarını eleştiren Cemil Tugay sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özgür Özel'in yayınladığı bir tutum belgesi var. Neyi değiştireceğini söylüyor orada özet olarak... Oradaki vurguladığı şey şudur: Sosyal demokrat ideoloji. Halkın yanında olduğumuz bir siyaset. Parti içi demokrasi tesis edelim ki parti hata yapmasın ya da minimalize etsin. Ordan buradan atamalarla, dayatılmış milletvekilleriyle değil, halkın içinden partimize kazandırdığımız kişilerle devam etmek önemli. Cumhuriyeti, altı ilkeyi ve temel değerleri sahiplenen, 1970'li yıllardan sonraki sosyal demokrat gömleğini de giyen bir partiyiz. Bu çerçevede siyasi bir ideolojimiz var. 1980'den sonra Cumhuriyet Halk Partisi daha sağcı mı oldu. Son genel seçimde ayyuka çıkmıştır. Sağcının en sağcısı denebilecek insanlarla oturduk, ittifak yaptık, acayip şeyler vaat ettik. Ben yapmadım da vaat edildi. Bu vaatlerden sonra ülkenin nasıl yönetileceğini anlayamadığı bir duruma getirdik. Zaten belki de o yüzden oy vermediler. Sıradan insanlar, en temel düzeyde eğitim alanlar bunu söylüyor. Birbirine benzemeyen insanlar nasıl yöneteceksiniz?' diyor. İttifak yapılır ama temel ayrılıklarınız olduğunda uyumsuzluk bariz görünüyorsa onun yürümeyeceğini halk bilir. Size güven duymaz. Biz 'İstanbul Sözleşmesi Yaşatır' diye slogan atıyoruz, savunuyoruz. 'İstanbul Sözleşmesi imzalanmasın' diyen partilerle ittifak yaptık. Çok önemli bir çelişki değil mi? Bu insanlarla bakanlıkları paylaşarak nasıl yönetecektik ülkeyi? Biz bunu yapmak zorunda mıydık? Cumhuriyet Halk Partisi bu ittifaklardan ne oy kazandı?
"GENEL BAŞKAN BUNU SAĞLAYAMADI"
Özgür Özel başkanın söylediği şeylerden biri şu. Siyaset insanları sürekli ayıran ve kutuplaştıran bir anlayış var. Aleviler, sünniler, Kürtler, Türkler, sağcılar solcular... AKP ve MHP ve muhalefet partileri de bunlar üzerinden siyaset yapıyor. Yoksulluğun partisi yok, her partiden insan yoksul. Tarlasında ekip biçemeyen, gübreye, tohuma parası yetmeyen köylünün de sağcısı solcusu, alevisi sünnisi yok. Memleketin her tarafında her insanda aynı sorun var. Toplumun sorunu bu. Biz bununla ilgili bir şey söylemeliyiz. Biz demokrasiyi, insan haklarını, laikliği, cumhuriyet değerlerini, sosyal demokrasiyi savunuyoruz. Kimse aç kalmak zorunda değil. Bu ülkenin kaynakları herkese yeter. Kimse evsiz kalmaz. Öyle vergi adaleti getirilir ki insanlara barınacakları evleri yapıp verebilir. Kimse sokakta yatmak zorunda değil. Hiçbir öğrenci ailesinin para durumuna göre ayrı eğitim almak zorunda değil. Kantinden her çocuğun alışveriş yapma hakkı olabilir. Zengin olan istediği gibi yiyecek içecek fakir seyredecek, böyle bir şey olur mu? Asgari eşitliği sağlamak zorunda devlet. 20 milyon insan devletten sosyal yardım alıyor. Bu sosyal yardımlar iktidar değişirse kesilecek korkusu var. Niye kesilsin? Genel başkan şunu sağlayamadı, kimse kusura bakmasın. Sosyal yardımları alanlar, Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olursa sosyal yardımları almaya devam edeceklerine inanmadı. Biz onları ikna edemedik. Genel başkanımız bunu sağlayamadı, bu güveni veremedi. 'Sosyal yardımlar kesilmeyecek' diye ikna edemedi. Edebilseydik oy oranı farklı olurdu. Sonradan kurulmuş bir sürü parti vardı artık yok. Cumhuriyet Halk Partisi 100 yıldır var. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran parti. Hata yapma lüksü yok. Liderini de değiştirecek tabi ki. Önümüzdeki cumhurbaşkanlı seçiminde kimi aday göstereceğiz? Şu sorunun cevabını versinler. Yeni bir Ekmeleddin İhsanoğlu mu bulacağız? Tekrar şu andaki genel başkanımızı aday yaparız, o da kazanıyor' diyorlarsa eyvallah. Demiyorlarsa şapkalarını önlerine koymaları lazım."
"İMAMOĞLU'NUN ADINI LİSTEYE YAZMAYANLAR KAYBETTİ"
CHP İstanbul İl Kongresi'nde değişimcilerin adayı Özgür Çelik'in kazanmasını yorumlayan Başkan Tugay şunları kaydetti:
"İstanbul'da önemli bir değişim süreci yaşandı. Uzun yıllardır genel başkanı destekleyen grup en ağır toplarıyla, bütün ölçüleri kaçırarak yaptıkları konuşmalarla sürecin içine taraf oldu ve kaybetti. Hepimizin gözü önünde yaşanan gerçek budur. İzmir'de 'Aslında kaybetmediler, onlar da genel başkanı destekliyor' diyorlar. Bunlar komik şeyler. Göstere göstere Ekrem İmamoğlu'na da Özgür Özel'e de en ağır eleştiriler getirildi. Ama o eleştirileri getirenler kaybetti, değişimciler kazandı. Başından beri Özgür Çelik değişimcilerin adayıydı. Onun altındaki liste de değişimcilerin listesi. Cemal Canpolat'ın listesinde Ekrem İmamoğlu yoktu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın adını listeye yazmayanlar kaybetti. İmamoğlu'nun adının yazılı olduğu liste kazandı."
"13 YILDIR NEDEN YAPMADINIZ?"
CHP'de kadınlara yer verilmediği konusundaki eleştirilerle ilgili konuşan Başkan Tugay şöyle devam etti:
"Üzülerek söyleyeceğim. 6 yıldır İstanbul'da il başkanlığı yapan Canan Kaftancıoğlu, İstanbul İl Kongresi'nde son çare olarak kadınların uğradığı bu haksızlığı söylemeyi kendisine çıkar yol olarak gördü. '6 yıl il başkanlığı görevinde kadınlar için ne yaptınız?' diye sormak lazım. Bir şey yapmadıysanız o konuşmayı yapmayacaksınız. Yine üzülerek söylüyorum. Genel başkanımız son toplantılarından birinde 'Bundan sonra yarısı kadın olacak' dedi. Niye 13 senedir yapmadınız. Bu samimiyetsizlik beni çok üzen bir şey. Kadınların lider olması, yarışır duruma gelmesi için samimi çalışmalar yapılması lazım. Her yerde kadın kollarına hapsedilmiş, pasifleştirilmiş kadın siyaset anlayışıyla Cumhuriyet Halk Partisi'ni ve Türkiye'yi bir araya getiremeyiz. Dünyada birçok ülke kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermemişken, 5 Aralık 1934'te aslanlar gibi 'Türkiye'deki kadınlar da bundan sonra kadınlar da seçme ve seçilme hakkına sahiptir' diyen bir lider gibi anlayışa sahip olmak gerekir. O lider sonraki genel seçimde 17 kadını meclise soktu. 17 kadından birisi benim duygulandığım hikayelerden biridir. Atatürk Kızılcahamam'a gidiyor. Bir kasabada duruyor. Bir köylü kadın yaklaşıyor kendisine ve tanıtıyor kendisini. 'Ben Satı' diyor. Atatürk soruyor. 'Kaç yaşındasın Satı?' diyor. 'Paşam ben 19 Mayıs 1919'da doğdum' diyor. Bakıyor Atatürk daha yaşlı görünüyor kadın. 'Daha önce ben yoktum Atam. Sizin Samsun'a çıkışınız ile var oldum' diyor. O Satı Kadın'ı meclise 17 vekilden biri olarak sokuyor Atatürk. Bugün meclisimizde köylü kadın yok.
"KİMSE HİKAYE ANLATMASIN"
Bana kimse meclis kürsülerinden, il kongrelerinden hikaye anlatmasın. Samimiyet budur işte. Bana 1935 yılının Türkiyesi'nin anlayışını birileri göstersin. Bunu bir vatandaş olarak istiyorum. Benim kızlarım, eşim var. Ben melek gibi bir annenin evladıyım. Bu yalanlarla, samimiyetsizliklerle bir yere varamayız. İsyan ediyorum. 13 senedir yapmamışsınız. Çıkıp meclis kürsüsünden 'Bundan sonra yarısı kadın olacak' diyorsunuz. Hangi kadınları neye göre seçeceğiniz belli. Yüzde yüz itaat edecek insanları halkın temsilcisi olarak seçeceksiniz güya. Cumhuriyet Halk Partisi'nde bu anlayış değişmek zorunda. Alsınlar benden şu belediye başkanlığı koltuğunu. İsterlerse bugün istifa edeyim. İsterlerse 6 Kasım'da istifa edeyim. İstedikleri zaman her türlü görevimi bırakıyım. Bize bir koltuk verdiler diye yalan söylememizi kimse beklemesin. Halkın sesine kulak vermememizi kimse beklemesin. Biz o sesleri duymak zorundayız. Toplumun yarısı olan kadınların haklarını samimiyetle savunmak zorundayız. İttifak ortağı olduğumuz insanlar 'İstanbul Sözleşmesi'ne karşıyız' derken onlarla ittifak yapmamalıyız. Bunu yapıyorsak toplum bize güvenmez, oy vermez. Tabi ki iktidar olamayız, seçimi kazanamayız. Herkes kendine gelsin. Türkiye'ye sahip çıksınlar."
"ZORUNDA OLMASAM SÖYLEMEZDİM"
CHP'deki değişim tartışmalarıyla ilgili gündemi sarsacak açıklamalar yapan Başkan Cemil Tugay şunları söyledi:
"'Bir şeyin öncülüğünü yapayım, keskin olayım, sivri olayım' diye konuşmuyorum. Zorunda kalmasam inanın hiçbir şey söylemem. Kimse beni yanlış anlamasın. Türkiye'mi çok seviyorum. Ben vatansever bir insanım. Atütürk'e, kurduğu cumhuriyete bağlı değerlerle yetiştirildim. Onun kurup emanet ettiği cumhuriyet ve Cumhuriyet Halk Partisi dediği iki kurumun birinde yaşıyorum, diğerinde siyaset yapıyorum. Yanlış bir şey varsa birileri de hakkınca konuşmuyorsa ben bu kurumun yetiştirdiği evlatlarından biriyim. Okuttuğu, doktor, cerrah yaptığı, kendince dünya çapında kariyer yaptığı bir şekilde yüzde 71 oyla belediye başkanı yaptığı biriyim. Bana inanan insanlar var. İnanılmaz sayıda insandan iyi sözler duyuyorum. Çok değerli. Bir çalışanımızın yazdığı uzun bir mesaj var. Öylesine dolu bir şey yazmış ki okurken ağladım. Birileri sizden bir şey bekliyor, umut ediyor. Bizim bu esnada yapacağımız şey, korkmak, susmak, kapanmak. Koltuğumu kaybetmek falan, yok öyle bir şey. Biz ne zaman bu kadar kendini düşünen insanlar olduk. Değerleri ne zaman kaybettik? Bunu kabullenemediğim için konuşuyorum. Haddimi aşıyorsam özür dilerim. Toplumun önünde tüm saygımla eğiliyorum. Ben Türkiye'ye, Türk insanına, değerlerimize çok inanıyorum. Halkın doğru insanlar olduğunu biliyorum. Öylesine bir sevgi ile uyarıyorlar ki sizi. 'Evladım burada bir yanlış var, düzeltin' diyor mesela..
"BU ÜLKENİN, PARTİNİN GENÇLERİ NEREDE?
Öyle bilge insanlar var ki... Öğretmenleri ayrı yere koyuyorum. Benim babam öğretmendi o yüzden ayrı bir duygusal bağım var ama şu an çevremde olanların söylediğini duysanız çok üzülüyorlar. Ülkenin bu gidişine çok üzülüyorlar. Bunun değişmesi için birilerinin bir şeyler yapması gerekiyor. 80 yaşında insan 'Bize görev ver, biz de koşturalım' diyor. Ben ne görev vereyim sana. Nerede bu ülkenin gençleri, nerede bu partinin gençleri? Ne oldu bunlara. O abinin bu ablanın peşine takılıp da kendine kariyer yapmak dışında söyleyecekleri hiç mi söz yok? Ülkenize bugün sahip çıkmayacaksanız ne zaman çıkacaksınız? Çıkmak zorundasınız sahip. Kuyruğunu kıstırıp 'Avrupa'ya, Amerika'ya gideceğim. Orda pizza satacağım, garsonluk, ayak işleri yapacağım...' Siz koskoca Türk milletinin bir mensubusunuz. Yakıştırdığınız şey bu me kendinize? Bu ülkenin hiç mi çaresi yok. Aslanlar gibi bir Özgür Özel ve onunla mücadele edenler... Ekrem İmamoğlu da böyle... Bugün ülkede doğru şeyler olsun diye mücadele ediyorlar. Destek olmak zorundasınız. Cumhuriyet Halk Partisi'ni ve Türkiye Cumhuriyeti'ni temizlemek zorundasınız. Ben çekeyim gideyim ya ama siz sahip çıkacaksınız. oturup kendi kendine bir şeylerin değişmesini beklemek yok. Çalışarak, mücadele etmekle olur. Bahsettiğimiz demokratik mücadele, kimse kimseyi öldürsün demiyoruz. Doğruluğumuzu haklılığımızı anlatmamız lazım insanlara. Gerçek olmamız, sahte olmamamız lazım. Sözlerimizin yaptıklarımızla uyuşması lazım. Ne dediğini dinlemeden böyle kalkıp sosyal medyadan hurafe haberlerle karar vermeyin. Okuyun, dinleyin, şans verin. Konu ben değilim, kişiler değil."
ÖĞRENCİLERİN MAĞDURİYETİ BİTTİ
Karşıyaka Yamanlar ve Sancaklı mahallelerinde taşımalı eğitim nedeniyle mağduriyet yaşayan öğrencilerin durumunun da sorulduğu Başkan Tugay şu bilgileri verdi:
"Karşıyaka'nın iki köyü var. Yamanlar ve Sancaklı. İkisi de çok eski 500 yıllık köyler. Gitsinler buralara 'Okul nerede?' desinler. İki köyün de iki okul binası var. Kapılar harap olmuş ama giriyorsunuz içeri çocukların kitapları defterleri var. Türkiye'de köylerdeki okulları kapattılar ve taşımalı eğitim diye bir şeye geçtiler. Bizde yakın yine kimi yerlerde 60-70 kilometre uzaklıkta. Bu 'Çocukları okutmayın, taşının, köyleri boşaltın' demek. Köyleri mahalleye çevirmenin de altında yatan bu. Kimsenin dini inancına karşı değilim ama camileri kapatın desen kıyamet kopar ama okulları kapatıyoruz. 7 yıldır Yamanlar ve Sancaktepe'deki çocukları okullara biz taşıyoruz. Üstelik bizim sorumluluğumuzda değil. Bu sene geçen yılın 4 katına çıktığını öğrenince servis ücretlerinin, bizim de mali açıdan disiplin için çaba gösterdiğimiz dönem olunca rica ettim. 'Biri başka bir çözüm üretsin' dedim. İlçe Milli Eğitim, 'Toplum taşımanın olduğu yerde bizim görevimiz değil' diyor. Mevzuat açısından haklılar. Toplu taşımı gerçekleştirenlerin sorumluluğunda görünüyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin böyle bir hizmet vermesi gerektiği gibi görünüyor. Onlar da servis ücreti vermek zorunda değil. Özel bir durum. Sistem en başından hatalı. Okulların kapatılması hatalı. Köy Enstitüleri kapatılmasaydı Türkiye Cumhuriyeti belki 50 sene daha ilerideydi. O aşamadan okulların kapatıldığı döneme geldik. Çocuklar baktık çok mağdur oluyor. Dedim ki masrafı neyse karşılayalım. Tabi ki çocuklarımıza sahip çıkacağız. Cahil cühela sürüsü olmamalarını istiyoruz."
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |