'KÜLTÜR ÜRÜNÜ KAYBOLSUN İSTEMEDİM'
Keçeciliğe başlama hikayesini anlatan Güleç, ustasının Balıkesir Savaştepeli Muharrem Şengül olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Ustam kız kardeşimin eşi tarafından akrabamız oluyor. 1991 yılında onu ziyaret ettiğimde atölyesiyle evi aynı avlu içerisindeydi. Keçe yaparak ailesini geçindirmekte zorluk çekiyordu. Çünkü artık çobanlar kepenek kullanmıyordu, gelin keçesini talep eden yoktu. 6 ay kadar atölyesi kapalı kalıyordu. Ben de ona destek vermek istedim. Farklı mecralara taşırsak kullanımı yaygınlaşır, ustama da ekmek kapısı açılır, diye düşündüm. Çadır ve semer keçesi, yer yaygısı işlevsel ürünler ama bir süre sonra kullanım alanı yok oldu. Keçe, neolitik dönemden bugüne geleneksel yöntemle yapılan ve koyunun yetiştiği her yerde bilinen bir kültür ürünü. Aileniz, koyun sürünüz, atınızla yaylaya çıkıyorsunuz. Koyunu kırkarak bir yaşam alanı oluşturuyorsunuz. Yer yaygınızı, yeleğinizi, patiğinizi, şapkanızı, çocuğunuzun beşiğini ve koyunun su içtiği yalağı bile keçeden yapabilirsiniz. Bu kadar ekolojik bir malzeme ve Anadolu topraklarının ruhunu yaşayan bir kültür ürünü kaybolsun istemedim. 34 yıldır keçe üretiyorum. Ustam, 'Herkes keçe yapar ama önemli olan üstüne koydukların' derdi. Bu toprakların estetiğini, rengini, keyfini, zevkini, kültürünü, zarafetini ve modern insanın ihtiyacı olabilecek üretim çeşitliliğini ortaya koyuyorum. Keçeyi modern insanların sevebileceği bir yöne, kaba kumaştan ekolojik moda diyebileceğiniz ürünlere dönüştürerek mesleğin yaşamasına katkı sunuyorum."
|