Yaz rehavetinin ardından yaşadığımız şehirlere döndük. Okullar açıldı, trafikle imtihanımız da başladı tabi. Trafikte saygı konusunda yüzlerce yazı yazılmış olmalı. Hangisinin ne kadar işe yaradığını tespit etmek zor. Aslında değinmek istediğim konu insanların trafikte ne kadar kurallara uyması gerektiği falan değil...
Sıraya girmemiz, başka birini beklememiz gereken hemen her konuda (yerde) kötü bir tavırla hareket ediyoruz. Gergin, kendi işimizi öne alan aceleci bir yaklaşım içinde olmak, empatiden yoksun olduğumuzun kanıtı. Ve bu yaklaşım hiç birimize yardımcı olmuyor. Kurallar ve empati çerçevesinde hareket etmek gerektiğine inanıyorum.
Geçen gün hıçkıra hıçkıra ağlayan bir kadın sürücü gördüm, Maltepe’den Kadıköy istikametine doğru gidiyordu. Yanımdan geçerken ayan oldu sanki, (hani uyurken biri başınızda dikelir de gözlerinizi açınca gördüğünüze şaşırarak bakakalırsınız ya, işte öyle) dünyadaki en fena şey onun başına gelmiş olmalıydı. Gözyaşları yüzünü ıslatmış, ağlıyordu, duracak gibi durmuyordu.
Aklıma başına ne gelmiş olabileceği ile ilgili bir sürü şey geldi. Acaba bir yakınını mı kaybetti, yoksa çocuğu ile ilgili kötü bir haber mi aldı? Ya da başka bir şey mi? Belki daha derinlerde yatan bazı sorunlar sinirlerini bozdu... Her ne oldu ise kadını derinden bir acıya boğmuştu. Çaresizlik içinde ağlıyordu. Sanki olan olmuş, ona sadece acısını yaşamak kalmıştı, düzelecek gibi değildi. Ve bunu atlatması çok zor olacaktı!
Tabii ki herkesin yaşadıkları bu kadar açık ve anlaşılır olmasa da farklı motivasyonlara sahip olduğumuz gerçeğini kabul etmeliyiz.
Her gün evinden işine, işinden evine veya başka yerlere gitmek üzere yollara çıkan bir dünya insan var. Her birinin babası, annesi, çocukları var. Dertleri, sevinçleri var. Her insan başka bir dünya demek aslında.
Her birimiz farklı çocukluk, gençlik ve kültürel süreçlerden geliyoruz. Aynı şeye bakarak farklı şeyler hissediyoruz. Türkiye’nin de içinde bulunduğu, hızlı toplumsal, siyasal değişimlerin yaşandığı bir coğrafyadayız. Empatiyle yaklaşmak, hayatın odağında olmadığımızı, diğer insanların da benzer gereksinim ve önceliklere sahip olabileceklerini anlamamıza yardımcı olur. Bu da toplumsal huzur ve barışa katkı sağlar kanısındayım...