Yine hevesimiz kursağımızda kaldı… Yine “umutla” beklediğimiz bir final, “kabus” oldu…
“FIBA Şampiyonlar Ligi finalinde” Pınar Karşıyaka ile kurduğumuz hayaller yıkıldı, yerle yeksan oldu…
Kimse kusura bakmasın… Şu anda içimden gelmiyor “Helal olsun… Final oynadınız…” diye alkışlamak, methiye yazmak… Çünkü kupa yakışırdı Kaf-Kaf’a, kaçan şampiyonluğun ardından, ikincilikle teselli bulmak değil…
Alkışlamak gelmiyor içimdem dedim… Çünkü Pınar Karşıyaka’nın aldığı sonucun, bu takımın gerçek gücüyle uzaktan yakından alakası yok…
Çünkü; Yeşil-kırmızılı ekibin finalde ortaya koyduğu mücadele, basketboldan biraz anlayanların, bu takımdan beklentilerini kesinlikle karşılamıyor…
Çünkü; Kaf-Kaf bu tarihi maçta, yeşil-kırmızıya gönül verenlerin, ardına düşüp Rusya’ya gidenlerin, Karşıyakalıların, İzmirlilerin, hatta Türk basketbolseverlerin duyduğu heyecanı, sahaya yansıtamadı…
Hatırlarsınız… Pınar Karşıyaka, aynı kupada 2012-2013 sezonunda da Ufuk Sarıca ile Avrupa finali oynamıştı… Hem de İzmir’de, hem de kendi sahasında kaybetmişti o finali. O zaman Kaf-Kaf’ın heyecanını, mücadelesini sorgulamamıştık, Dixon’lu, Dieblar’lı o kadroyu alkışlamıştık… Alkışlamıştık, çünkü o maçta Rus ekibi Krasnye Krylia’ya karşı müthiş bir tempoyla başlayan Pınar Karşıyaka’nın ritmini, 19 sayı önde giderken sahaya atılan bir su şişesi sonrasında gelişen olayların bozduğunu görmüştük… Hak vermiştik…
Ama bu kez öyle değildi işte…
Pınar Karşıyaka, Pınar Karşıyaka gibi oynasa rahat yenebileceği İspanyol Burgos’a, kimliğini sahaya yansıtamadığı için yenildi finalde… Sek Henry, Amath M’Baye, Tony Taylor, DJ Kennedy… Hiçbiri final havasında değildi… Semih Erden ve Yunus Emre Sonsırma aldıkları kısa sürede takıma bench desteğini veremedi… Onuralp Bitim’in çabası yetersiz, Mahir Ağva etkisizdi… Rakibin tuzağına düşüp erken faul problemine giren Raymar Morgan idare etti. Bir tek finalin değerini idirak eden oyuncu bana göre Metecan Birsen’di…
Oyuncular tek tek kötüyken, takımın iyi oynaması beklenebilir miydi? Elbette hayır…
Genel olarak bakıldığında, özellikle hücum organizasyonlarında dağınık görüntü veren Pınar Karşıyaka, doğal olarak sayı üretmekte çok zorlandı. Hücumda ne set oyununu oynayabildi, ne de dış şutlarda başarılı olabildi… Bu görüntüde bile Kaf-Kaf’ın son dakikaya kadar maçın içinde kalması, rakibin gücünü ortaya koyuyordu bir yerde. Ama yeşil-kırmızılı ekibin, son dakika içinde 3 sayı gerideyken mola dönüşü kullandığı topu, bir organizasyon yapamadan stepsle sonuçlandırması, o kritik topta pozisyonu çok iyi çizmesi gereken Ufuk Hoca’nın da, maça iyi konsantre olamadığını düşündürdü. Oysa herkes “mavi gömlek totemine” inanmış, kupaya hazırlanmıştı…
Sonuç olarak; Pınar Karşıyaka, kazanabileceği bir maçı kaybederek, Avrupa Kupası hayalini, yine bir başka bahara bıraktı. Türkiye’de iki kez şampiyonluk, bir kez Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı kucaklayan Kaf-Kaf, müzesinin en nadide yerine koyabileceği bir kupaya, bir kol mesafesindeyken uzanamadı.
Kaf-Kaf, hem “O kupa bu kez İzmir’e gelecek” diyenleri kahretti, hem de belki de kulübe nefes aldıracak 600 bin euro gibi ödülü kaybetti… Yazık… Çok yazık oldu…
Yazdır
Önceki sayfa
Sayfa başına git
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |