Mustafa AKBAŞ/SONKALEİZMİR (ÖZEL)- Yaklaşık 500 günlük tutukluluğun ardından geçen ay serbest kalan CHP PM Üyesi Eren Erdem, Kemal Kılıçdaroğlu'nun da katıldığı İzmir'de haftasonu yapılan CHP'li belediye başkanları çalıştayını takip etti. Kürsüden kısa bir teşekkür konuşması yapan Erdem, yoğun alkış aldı. Eren Erdem, gündeme ilişkin ise SONKALEİZMİR'in sorularını yanıtladı. "Cezaevinden çıktıktan sonra nasıl bir Türkiye ile karşılaştığı" sorusuna Erdem, "Ezel diye bir dizi vardı hatırlarsınız... Ramiz Dayı, bir manava mandalina fiyatı soruyor. Nasıl bu kadar pahalı diyor. Manav dönüp 'abi sen dışardan mı geldin' cevabını veriyor. Ramiz Dayı da 'Yok içerden geldim yeğen' diyor. Bizim ki o hesap... Aslında ben, Başkanlık sisteminin ilk 500 gününü cezaevinde yattım. Yani bu sistemin ilk sonuçlarını en net görebilenlerdenim. Cezaevinden çıktığımda hayatın pahalılaştığını, yaşamın çok daha zorlaştığını, insanların ayakta durmakta güçlük çektiğini, kutuplaşmanın daha da büyüdüğünü gördüm. Ancak tüm bunlara nazaran yerel seçimlerle birlikte bir umudun yeşerdiği de fark ediliyor" yanıtını verdi.
İLİKLERİME KADAR DESTEĞİ HİSSETTİM
Erdem, cezaevindeyken CHP'nin desteğini iliklerine kadar hissettiğini vurgularken, "Başta sayın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve tüm dostlarımızın iliklerimize kadar desteğini gördük. Herkes elinden geleni yaptı. Herhangi bir kırgınlık ve benzeri bir duygu içinde değilim. Bu tür süreçlerde az ya da çok böyle olur zaten" görüşünü dile getirdi.
SEÇENEKLİ POPÜLİZM DÖNEMİNDEYİZ
Siyasetteki dengelerin değişimine de işaret eden Eren Erdem, "AK Parti merkezden uzaklaştı. Çevresel bir siyasetin, yani MHP'nin kontrolü altına girdi. Onun diliyle siyaset yapmaya başladı. CHP ise doğru bir strateji uygulayarak boşalan merkeze doğru seslendi. Hayat pahalılığından, israftan, herkesi kucaklamaktan, özgürlükten bahsetti. Bu siyaset tarzı yerel yönetimlerde büyük başarı sağladı. Bu stratejinin devam ettirilmesi lazım. Bu siyaseti yapan arkadaşlarımızın yüreklendirilmesi gerekiyor. Yeni dönemi anlamalıyız. Artık, kurumsal kimliklerin minimize olduğu, liderlik ve kadroların ön planda olduğu bir tür seçenekli popülizm dönemindeyiz. Yeni dönemi okuyup eski alışkanlıklardan kurtulmamız gerekiyor. Çünkü toplum ve sosyoloji de buna göre değişti" ifadelerini kullandı.
YARGI TOPTANCI BAKIŞI BIRAKMALI
Erdem, toplu intiharların en önemli nedeninin ekonomi ve adalet sistemindeki çöküş olduğunu vurgularken, "İkisi de yüreğimizdeki hançer! Türkiye'de adalet yok. Dolayısıyla ekonomik istikrarın sağlanmasına da olanak yok" dedi.
Yargıdaki "çifte standart" eleştirileri ve FETÖ soruşturmalarıyla ilgili ise Erdem, "FETÖ masum bir yapı değil. Ancak FETÖ torbasının içinde masumlar olabilir. Burada yargının toptancı bir bakışla sürece yaklaşmaması gerekir. Biz cezaevinde böyle örnekler gördük. Digitürk aboneliğini iptal ettiği için, bir bankaya para yatırdığı için cezaevine konulan insanlar var. Ama bu bankanın açılışını yapanlarla ilgili hiçbir soruşturma açılmadı. Zaman Gazetesi'nin ortağıyla ilgili bile ancak kamuoyunun baskısı sonucu bir soruşturma izni verildi. Davadan ne çıkacağı ise belli değil..." yorumunu yaptı.
SİYASİ YARGILAMALAR SONA ERSİN
Eren Erdem, Arınç'ın damadı Ekrem Yeter'e ilişkin tahliye kararının hatırlatılması üzerine, "Arınç'ın damadının dosyasını bilmiyorum ve tahliye olmuş kişilerle ilgili önyargılı bakmam. Ama Zaman Gazetesi ortağının yargılanmaması beni rahatsız eder. Yargı çifte standartlı tutumundan vazgeçerse, siyasi yargılamalar tamamen sona ererse bu ülke huzura kavuşur" diye konuştu.
FRANSIZ DANIŞMANLA İLGİNÇ MEKTUPLAŞMA
Erdem, Türkiye'deki adalet sistemi ve FETÖ ile mücadele konusunda yaşadığı ilginç bir olayı ise şöyle anlattı:
"15 Temmuz sonrası, CHP Milletvekili olarak TBMM'nin resmi görevlendirilmesi ile Fransa'ya gitmiştim. (Yani FETÖ'yü anlatmam için önce görevlendiriyorlar sonra FETÖ'den tutukluyorlar!) Neyse! Orada yaptığım görüşmelerde, 15 Temmuz'u Fettuhlaçılar'ın yaptığını anlatırken, Fransız devlet başkanının danışmanlarından biri bana, (Eren bey, siz bu insanlara terörist diyorsunuz ama bu insanları Fransa'da bize sizin devletiniz tanıştırdı. Bize onlar için 'devlet adına temsil kabiliyeti olan kişiler' dediler. Hatta 'büyükelçiyle bile görüşmeyin bunlarla çalışın' dediler. Şimdi bizden kendi tanıştırdığınız kişilerle ilişkimizi kesmemezi istiyorsunuz. Ayrıca biz FETÖ adına yürütülen operasyonların bir torba olduğunu da düşünüyoruz) dedi. Ben de bu Fransız danışmanı aksine ikna etmeye çalıştım. FETÖ'nün nasıl terörist bir organizasyon olduğunu anlattım. Fransız danışman, yıllar sonra, cezaevine düşünce bana bir mektup yazdı. (Halen aynı fikirde misiniz, ısrarcı mısınız) diye soruyor... 3 çuval mektup var evimde, Fransız'ın mektubu da orada... Ve ben de bu Fransız'a cevap mektubu yazdım. (FETÖ konusunda ısrarcıyım ama Türkiye'de hukuk ve adalet olduğu konusunda ısrarcı değilim) dedim. FETÖ konusunda gerçekten ısrarcıyım çünkü gerçekten böyle bir yapı var. Kötü niyetleri var. Ki ben bunu 2011 yılında ilk yazan kişilerden biriyim. Bu yüzden yargılandım. Farklı bir şey söylemem beklenemez... Ama adalet sistemi çökmüş durumda."
KATİ PİRİ'DEN TWEET
Tutuklandığında dönemin AB Türkiye Raportörü Kati Piri'nin twitter'den yaptığı paylaşımı da hatırlatan Eren Erdem, "Piri ile Hollanda'da bir etkinliğimde tanışmıştım. Kendisine 2011 yılında yazdığım bu FETÖ kitabının İngilizce baskısını imzalayıp hediye etmiştim. FETÖ üzerine sohbet etmiştik. FETÖ'nün hükümetin uydurması olduğunu düşünüyordu. Ve benim kitabımdan sonra FETÖ diye bir yapının olduğuna itimat etmeye başladı. Kendisi (Kütüphanemde bulunan, FETÖ'yle ilgili tek okuduğum kitabın sahibi FETÖ'den tutuklandı) diye tweet atmıştı..." diye konuştu.
FETÖ'YLE BARIŞ MÜMKÜN DEĞİL
Erdem, son günlerde ortaya atılan "FETÖ'yle barış" iddialarıyla ilgili ise şunları söyledi: "FETÖ'yle barış yapılmasına ihtimal vermiyorum. Bu artık bir devlet politikasına dönüştü. Zaten hükümetin böyle bir şeye ihtiyacı da yok. Çünkü bunun bir sosyal karşılığı yok. Ayrıca hakkında dava açılan 600 bin kişi var. Haksız yere içeride tutulan ve mağdur edilmiş insanlar da var bunun içinde. Ben bu insanları az çok gözlemledim. Hiçbir barış ve müzakerenin o insanları AKP'ye oy vemeye ikna edeceğini düşünmüyorum."
ARINÇ HAMLESİ...
Bülent Arınç'ın Cumhurbaşkanlığı'nda görevlendirilmesinin tamamen Davutoğlu-Babacan ekibini durdurmaya yönelik bir atama olduğunu vurgulayan Erdem, "Ayrıca şunu da söylemek lazım... Bülent Arınç, yanlışları çok olan bir isimdir, ama bazen hukuk konusunda da doğru şeyler söylüyor. Örneğin Canan Kaftancıoğlu hakkındaki yargılamanın doğru olmadığına yönelik açıklamaları doğrudur. Arınç'la benim dünya görüşlerimizin yan yana gelmesi olanaksız. Teknik olarak mümkün değil. Fakat, hukuk konusunda söylediği bazı doğruları da önemserim. Bizler siyaseten toptancı bir yaklaşım içinde olamayız. Hukuku esas almalıyız" dedi.
BANA ZULMEDENE BENZEMEME YEMİNİ İLE ÇIKTIM
Eren Erdem, yeni döneme ilişkin şu ilginç değerlendirmeleri yaptı: "Ben 500 gün demokrasi için, Türkiye için içeride yattım. Bana yapılan bir zulümdü. Evet! Ama bana zulmedenler de 28 Şubat'ta zulüm görmüştü. Onlar kendilerine zulmedenlere benzediler, zalim oldular. Ben bana zulmedene benzememe yemini ile dışarı çıktım. Onların da adaleti ve hukukunu savunmak için mücadele ediyorum... Suçlu olduğum için değil suçla mücadele ettiğim için cezaevine girdim. Hakkımdaki iftiralar, yalanlar, dolanlar hiçbiri benim gerçeğimin üzerini karartamaz. Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin yükselmesi, gelişmesi ve uygar toplumlar arasında yer alması için çalıştım, çabaladım. Yine öyle yapacağım. Ben bu dava için 500 gün yattım, 5 bin gün de 50 bin gün de yatarım. Yarın da beni alabilirler. Hiç de umursamam. En ufak bir kaygım, endişem de olmaz. Zaten cezaevindeki tutumum ve duruşumla da bunu insanlara gösterdiğimi düşünüyorum. Mücadeleyi doğru anlamak lazım. Kişisel öfkelerimizin, sitemlerimizin konuşulacağı zamanlar değil. Türkiye önemli bir değişimin arifesindedir. Buraya nasıl katkı sunacağımızı düşünmeliyiz. Buna odaklanmalıyız."
NE VAR BAŞÖRTÜLÜLERİN DANS ETMESİNDE!
Son günlerde sosyal medyada sıkça paylaşılan, şatafatlı mevlit ve başörtülü kızların dans görüntüleri ile ilgili de konuşan CHP'li Erdem, "Başörtülü kızların dans etmesi görüntülerinden hiç rahatsız olmadım. Tersine mutlu oldum. Kardeşim, biz bu insanların ellerine yeşil bayrak alıp şeriat naraları atmasını mı istiyoruz? Hayır! Tam tersine dans etmelerini istiyoruz. Bu insanlar şeriat naraları attıklarında da dans ettiklerinde de kızıyoruz. Böyle olmaz ki! Biz seküler, çoğulcu bir toplumu nasıl inşa edeceğiz. Laiklik temelinde uzlaşmamızın yolu bu insanların bireyselleşmesi, dans etmesi, özgürce istedikleri gibi yaşayabilmeleridir. Ne var bu tesettürlülerin dans etmesinde? Eleştirdiğimiz tek şey; görmemişlik düzeyindeki şatafat olmalı. Yoksulluk bu kadar toplumu yakıp kavururken, şatafat ve lüksün insanların gözüne sokulması hoş değil. Ben bunu bir Cumhuriyet elitinde görürsem de eleştiririm. Ama tesettürlü bir kadının dans etmesini ben keyifle izledim. O videoda tesettürlü, muhafazakar bir kadın görmedim, genç bir kadının eğlendiğini, kurtlarını döktüğünü, bireyselleşme, modernleşme arayışında olduğunu gördüm. Ne yapsın! Şeriat gelsin diye slogan mı atsın! Ne güzel işte bunlardan arınıyor. Bunlardan uzaklaşıyor. Bizim temel meselemiz bu değil mi? Bu arkadaşlarımızın tamamı özgürce başlarına örtü taksınlar, ibadetlerini yapsınlar, her yerde bulunsunlar, sosyal hayata katılsınlar, dans etsinler, evlensinler, tatile gitsinler... Biz bu ülkeyi muhafazakarıyla, kemalistiyle, solcusuyla, kürdüyle, alevisiyle, modern, uygar, demokrat ve seküler bir devlet olarak inşa edelim" dedi.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |