Dün İzmir için önemli günlerden biriydi.
Tire Süt Kooperatifi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi öncülüğündeki "kırsal kalkınma" hamlesinin İstanbul'da taç giyme töreni vardı. "Süt Kuzusu" projesi ile 2012 yılından beri 1-5 yaş grubundaki çocuklara ücretsiz süt dağıtan İzmir Büyükşehir Belediyesi, İstanbul'u da kendine benzetti.
Seçim boyunca, Süt Kuzusu'nu Halk Süt adıyla İstanbul'a uyarlayacağını vaat eden Ekrem İmamoğlu, sözünü tuttu. Hem de bu işin öncülerinden Tire Süt Kooperatifi ile anlaşarak yaptı bunu. İstanbul'daki yüz binlerce çocuğa dağıtılacak sütler İzmir Tire ve civar bölgelerden gönderilmeye başlandı. Süt aracının direksiyonuna geçen İmamoğlu ise İstanbullu çocuklara İzmir sütünü dağıtmak için gaza bastı. Kendisini dinlemeye gelen kalabalığa da Tire Süt'ü anlatıp övgülerini sıraladı...
İzmir için gurur tablosu diyebiliriz. İzmir'in küçücük bir ilçesinden çakılan kıvılcım, Avrupa'da ortalama bir ülkenin nüfusuna ve ekonomik hacmine eşdeğer megakent İstanbul'a ulaştı. Bu kolay iş değil. Hem de hiç değil.
Başta, kendi ifadesiyle, "25 yıldır bu işe baş koyan" Tire Süt Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Eskiyörük ve İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Aziz Kocaoğlu olmak üzere, tüm kooperatif ortaklarını, tarımsal kalkınmaya inanan ve yılmadan omuz veren Tireli üreticiyi, onları yüreklendiren Köy Koop Genel Başkanı Neptün Soyer'i, odaları, borsaları kutlamak gerek. Tabii ki de Kocaoğlu döneminden bu yana projenin yürütülmesindeki hassasiyetinden dolayı Genel Sekreter Buğra Gökçe ve bayrağı devralıp daha ileri taşıyan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'i ve tüm ekibini de unutmamak gerek... Belki en az onlar kadar da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu... "Altı üstü bir imza attı, neden İmamoğlu'nu" diye soranlar olabilir... Anlatayım!
Tamam imzalandı o anlaşma ama hele bi sor bakalım nasıl imzalandı! Ne badireler atlatıldı... İmamoğlu'nun projeyi ilk açıkladığı günden itibaren dikkatle takip ettiğimi söylemeliyim. Aşama aşama da gelişmeleri SONKALEİZMİR kanalıyla haberleştirdik. Kamuoyunu bilgilendirdik. Hatta anlaşmayı ilk biz duyurduk. Ancak bir noktadan sonra bazı gelişmeler vardı ki bizleri de çok şaşırttı.
İstanbul Büyükşehir ile Tire Süt arasında ön protokolün imzalanmasının ardından, zaten tedirgin bir bekleyişte olan bazı güçler harekete geçti. Aylardır yıllardır gıkı çıkmayan bu böyük süt firmaları, bir anda basın merkezlerine bültenler geçmeye başladı. "Sektörün lideri olan biz falan fişmanca firma olaraktan" diye kendilerini öne attı. Tahmin edebileceğiniz gibi, bunu sadece basın çalışması düzeyinde de bırakmadılar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kapılarını da aşındırmaya, araya hatırlı kişiler sokup İmamoğlu'ndan randevu koparma yarışına girdiler.
Öyle ki; Başkan İmamoğlu ve ekibini iyice bunaltanlardan birkaçı randevu bile almayı başardı. "Yahu biz buradayız, ne gerek var İzmir'den süt almaya" diyemiyorlardı tabii. Ama ucuz iş gücü ve düşük kaliteli ürün nedeniyle ellerindeki fiyat silahını devreye soktular. Tire Süt ile henüz nihayete erdirilmemiş anlaşmadaki fiyatların oldukça altında fiyatlarla teklif sundular. Böyle olunca, İmamoğlu ve ekibinin haliyle biraz kafası karıştı.
Gerilim, anlaşmanın diğer ayağındaki Tire'ye de yansıdı. Sözleşmenin askıya alınacağı konuşuluyordu. Evet yanlış okumadınız. Sözleşme az kalsın askıya alınıyordu... Çünkü, İmamoğlu, belediye meclisindeki AKP'li çoğunluğu ve sert muhalefetlerini düşünerek, "neden daha düşük fiyat verenlerle anlaşmadın" eleştirilerinin gelebileceğini hesaplayıp frene bastı. Tire Süt cephesi ise "sütlerinin birinci sınıf ve organik olduğu" savına sırtlarını vermişti. Ancak ister istemez onlarda da bir endişe oluştu. Sütü maliyetine yollama fikri bile tartışıldı.
Fiyat konusunda ön anlaşmadan sonra bir revizyon yapılıp yapılmadığını bilmiyorum ama tek bildiğim şey İmamoğlu'nun öyle kolay kolay her kabadayıya papuç bırakmadığıydı... Süt lobisine boyun eğmedi, siyaseten tüm riskleri üstüne aldı ve imzayı bastı. "Evet belki diğerlerinden fiyatı biraz daha fazla olabilir ama İstanbullu çocuklara birinci sınıf ve organik süt içireceğim. Üstelik bu alımlarla ülkedeki yerel üreticiyi, köylüyü destekleyeceğim. Kırsal kalkınmaya ben de güçlü bir omuz vereceğim" demiş oldu...
Gazeteciler için "Palto tutan değil kafa tutan olmak lazım" derler... Ben de belediye başkanları için "Araziye uyan değil, boyun eğmeyen olmak lazım" diyorum...
Haydi hayırlı, uğurlu ve uzun soluklu olsun İzmir-İstanbul süt kardeşliği... Yaşasın kırsal kalkınma ve büyüsün süt içen sağlıklı nesiller...
Yazdır
Önceki sayfa
Sayfa başına git
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |