Budak, EÜ İlaç Geliştirme ve Farmakokinetik Araştırma Uygulama Merkezi (ARGEFAR) bahçesinde düzenlediği basın toplantısında, Dünya Sağlık Örgütü’nün Kovid-19 salgınını henüz pandemi ilan etmediği dönemde üniversite olarak salgınla mücadelede strateji belirlediklerini söyledi. Salgınla mücadelede köklü çözüm üretmek için Multidisipliner Aşı Araştırma ve Geliştirme Çalışma Grubu çatısı altında çalışmalara başladıklarını kaydeden Budak, "TÜBİTAK-MAM önderliğinde oluşturulan Kovid-19 Türkiye Platformu tarafından desteklenen 'Kovid-19'a karşı DNA aşısı geliştirme' projemizde üniversitemizin farklı fakülte ve meslek yüksekokulundan toplam 18 akademisyenimiz üstün bir gayretle çalışmaktadır." dedi.
Budak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kovid-19’a karşı geliştirdiğimiz dört farklı DNA aşısı prototipinin laboratuvar ölçekli üretimini bitirdik ve kısa süre önce ilk aşı prototipimizi hayvanlara uyguladık. Aşı prototiplerinin ardışık olarak hayvan modellerine uygulanması iki ay kadar daha sürecek. Bu aşama sonrası dört DNA aşısı prototipi içinden hayvanlarda en kuvvetli bağışık yanıt uyaran aşılarımızın, hayvan modelleri üzerinde toksisite etkilerini test etmeyi amaçlıyoruz. Bu aşamanın ardından Faz 1 klinik çalışma için yasal otoriteye başvuru yapabileceğiz. Aşı çalışmalarında kesin bir tarih vermek doğru değil, çünkü araştırma sürecinde yaşabilecek zorluklar nedeniyle bu süreç değişebilir."
Budak, aşı geliştirme çalışmalarını daha disiplinli ve koordinasyonlu bir biçimde sürdürmek için yakın gelecekte üniversite çatısı altında Aşı Araştırma ve Geliştirme Merkezi kuracaklarını da belirtti.
DNA AŞILARININ AVANTAJLARI
EÜ Tıp Fakültesi Aşı Araştırma ve Geliştirme Laboratuvarı Yöneticisi Doç. Dr. Mert Döşkaya ise geliştirdikleri aşının "bağışık yanıtı uyarma özelliğini" test ettiklerini aktardı.
Ardışık prototiplerin deneneceği 2 aylık bir süreci geçireceklerini kaydeden Döşkaya, "İki ay sonunda tahminizce 1 ay sürecek kaliteli bir ürünle acaba aşımızın hayvanlarda zarar verici bir etkisi var mı, bu tespit edilecek. Bu süreç sonunda hayvanlarda bütün testlerin olumlu sonuçlanması durumunda hazırlanan bir dosya ile Sağlık Bakanlığı'na FAZ-1 klinik çalışma başvurusu yapmayı planlıyoruz." dedi.
Döşkaya, DNA aşılarının klasik aşılara göre insanlarda zararlı etkilerinin olmaması, raf ömrünün uzun olması, kolay ve ucuz üretilebilir olması gibi üstünlüklerinin bulunduğunu, bağışıklık sistemini virüse karşı kuvvetli ve uzun süre uyarabilmesinin de diğer bir avantaj olduğunu kaydetti.
ARGEFAR Müdürü Prof. Dr. Ercüment Karasulu da Sağlık Bakanlığı'ndan onay gelmesinin ardından, EÜ ARGEFAR bünyesinde hem hasta hem sağlıklı gönüllülerde Faz-1 çalışmalarının yapılabileceği bir klinik oluşturulacağını, Tıp Fakültesi Hastanesi ile birlikte Faz-2 ve Faz-3 çalışmalarının da yapılabileceğini belirtti.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |