Önceki gün sevgili Genel Yayın Yönetmenimiz Abdullah Çelebi, önemli bir gazetecilik refleksi göstererek, Tire'deki belediyeye ait Gölet Rekreasyon Alanı'nın içler acısı halini haberleştirdi.

Daha önce su yüksekliği iki metreyi bulan gölette seviyenin çok fazla düştüğünü, öyle ki artık leyleklerin bile göletin içinde yürüyebildiğini çok çarpıcı bir fotoğrafla ortaya koydu.

Tire'de 3 dönem belediye başkanlığı yapan, geçen yıl 31 Mart'ta koltuğu S. Atakan Duran'a devreden Tayfur Çiçek de göletin bu haline isyan etti.

"Orada binlerce balık yaşar, kuş türleri ürerdi. Bu bir doğa cinayetidir" diyen Çiçek, bununla da sınırlı kalmadı. Çiçek, "İlçemizin güzellikleri bir bir yok ediliyor. Bunlar her şeyi bozmak için gelmişler. Kafalarında hiçbir proje yok" sözleriyle de S. Atakan Duran ve yönetimini hedef aldı. Göletin bir an önce kurtarılmasını istedi.

***

Tam burada durup soruyorum; bunlar az şey midir?

Ortada tüm bölge sakinlerini ilgilendiren bir vaka var. Fotoğraflar var. Görüntü var... Düne kadar o bölgenin en yetkili idarecisinin feryat figan açıklamaları var...

Bu dünyanın her yerinde haberdir. Hem de güçlü bir haber...

Doğayı, hayvanları ve yaşamın yeşilini savunan, bize ayağımızı bastığımız bu topraklarda çok daha duyarlı birer insan olmamız gerektiğini hatırlatan, insanca bir haberdir...

***

Ama içlerinde insanlık namına pek az şey kalmış olanlar, bu haberin dikkat çektiği soruna eğilip onu çözmek yerine sorunu ortaya koyan gazeteciye saldırmayı tercih ettiler.

S. Atakan Duran ve yönetimi, her satırı doğru olan haberle ilgili tek kelime açıklama yapamazken, maaşlı besleme ve trolleri harekete geçti. Troller ettikleri küfür ve hakaretlerle hem kendi, hem de sahiplerinin karakterini, meşrebini ortaya döküverdi.

Hayatı boyunca kalemini eğmemiş, bükmemiş, zalimin sofrasına oturmamış, bunun için de sağlam bedeller ödemiş bir gazeteciye ve onun kurumuna kara çalmaya kalkıştılar.

***

Ne diyelim!
Bizler son dönemde, bu trollere de gazeteci tehdit eden yöneticilere de alışığız. Ama bunları bu taraflarda pek göremezdik. Genelde öte tarafta olurlardı.

Oradan vatansever insanları terörist ilan eder, en küçük eleştiriye sopayla dalar, galiz küfür ve hakaretlerini yağdırırlardı...

Pardon! Yoksa bu taraf artık öte taraf, öte bu taraf, yahut hepsi bertaraf mı oldu!
Bilemedim!

Şaka bir yana, seçildiği günden bu yana esefle izlediğimiz S. Atakan Duran kendine yakışanı yapmıştır. Zerrece şaşırmadığımı söyleyebilirim!

***

Ancak, CHP yönetiminin, ittifak gereği bile olsa, kimlere neleri teslim ettiğini sorgulaması gerekmiyor mu?

Bu tiplerin karşı ittifakın küçük ortağından ve büyük ortağının Diriliş Ertuğrul'cu kanadından pek bir farkları bulunmadığı aşikar değil mi?

Atatürkçü, demokrat, aydın insanların oylarıyla bu tiplerin saltanat sürüyor oluşu ise ne kadar da ironik!